O acı günden 8 yıl sonra bir iş gezisi dönüşü birden o günü hatırlamış ve kağıda dökmüştüm duygularımı.. Yine 30 Kasım ve ben yine uçaktaydım.. Yıl 2019! Tam 17 yıl oldu.. hala ilk günkü gibi aklımda.. kat kat artan özlem dışında eklenecek bir şey yok, o güne dair.. duygular aynı.. Nur içinde yat Şule’m..

****************************************************************
30 Kasım’ın düşündürdükleri 30 Kasım 2010
Bugün 8 yıl önceki o korkunç gün..Nasılda çıkmıştık yola bir bilinmeze doğru..Hayatımda hiç bu kadar zor geçmemişti yolculuğum, bitmek bilmedi..
N’aptım? işte o ilk duyduğumda beynimde algı problemi oluştuğunu farkettim. Duydum ama algılamadım, ya da algılamak istemedim, anlamadım..kabullenmediğim için.. kabullenmedikçe gerçekleşmeyecek sandım.. ‘Tamam , gelirim , Pzt gelemem Salı gelirim ‘ gibi planlar yaptım perşembeden.. oysa telefonda ablamın sesi ‘Jale , hiç vaktimiz kalmadı dedi doktor’ .. yankılanıp durdu ama ben duymadım..kalpten, benliğimle ötelersem ötelenir sandım .. ta ki akşam Naşi’nin gidişi ile ilgili hazırlıklar yapılırken birden kalbim sıkışıncaya kadar.. ‘Ya benim ne işim var burada ? Orada olmalıyım’ dedim. Uyuyamadım, fırladım, bilet organize ettim ama İst’a kadar… nasıl olsa bulurum diye düşündüm.. Sabah Naşi’ye 3-5 eşya koyalım Naşi, biz de geliyoruz dedim.. Yola çıktık , tek düşüncem vardı : Bir an önce yetişmek, son kez gözgöze bakışıp sevgimizi hissetmek..
Bitmedi yol .. Ist’a vardık, yedekteyiz, hiç yer yok .. başladım ağlamaya ‘Bulacaksınız, kardeşim ölüyor, ölmeden yetişmeme lazım ‘ dedim.. gözyaşlarım sel olmuştu tutamıyordum.. Derin şaşkın , ‘anne ağlama ‘ diyor.. Yer hostesi ‘tamam hanımefendi, ayarlamaya çalışacağım , 20 dk sonra burada olun ‘ dedi . 3-5 isim sonra bizim ismimizi okudu . Bakıştık , minnetle.. ben biliyordum ki bizi araya soktu bir şekilde – herkesten özür diliyorum, mecburdum..
Gaziantep uçuşu kabus bir yolculuktu, kuş olup uçmak istedim gözümü kapatıp ışınlanmak… Vardık, doğru hastaneye gittik. Tüm yol boyu ağlamıştım, tutamıyordum. Ablam ‘böyle ağlarsan göremezsin, hemen morali bozuluyor ‘ dedi.. Gittik, tamam dur sakinleşirim dedim, ne mümkün.. Tamam bakamıycam, uyusun uzaktan bakarım, kıyamam ona üzülmesin dedim.
Ablam ‘uyudu’ dedi, gittim , içeriye girmeye dokunmaya kıyamadım, uyanır şiş gözlerimi görür diye .. boynu bükük, kolunda serum , göğüs motor gibi işliyordu. Melek gibi uyuyordu. Gidip sarılmak hayır demek, sarsmak, seni çok seviyorum gitme demek istedim.. diyemedim, kıyamadım.. o belki de biliyordu gideceğini, hissediyordu , keşke uyandırıp söyleseydim tüm hissettiklerimi, onu ne çok sevdiğimi diye düşündüm.. Çok sonraları tabi..
‘Geç oldu , gidelim, göremsin , yarın sabah görürsün’ dedi ablam. Eve geldik, korkunç basık sıkıntılı bir geceydi, korku, acı, üzüntü hepsi bir arada.. tarifi zor bir bekleyişti..Gece 3:30 sırasında dalmışız demekki telefon sesi ile uyandım. Annemin sesi ‘ Bitirdik mi işi? Ehh!) dedi.. Öyle bir ‘ehh’ ki yüreğini, yüreğimi kopardı… Hala kulaklarımda…’Anne, çocuklar duymasın, anne duymasınlar ‘ dedim hayal meyal..arkası bir film şeridi gibi geldi.. ne yaptık, ne konuştuk, ne zaman camiye gittik, ne zaman gömüldü hayal meyal..
Aklımda 2-3 görüntü kaldı .. Güzel gülen yüzü , hastanede uyurken yatışı, ve yıkandıktan sonra başında çiçeği, yüzünde huzur yatışı…uyur gibi..
8 yıl geçti, çok özledim. her geçen gün daha da büyüyor özlemi.. Arada ‘jale’ diye çok daraldığım zamanlarda seslendiğini duyuyorum gülümseyerek..Hep unuttuğumuz bir şeyi hatırlatıyor bana o gün! Hiçbir şeyi erteleme, doya doya gönülden, bıkmadan usanmadan sevdiklerine seni seviyorum de, sen benim için değerlisin de.. hissettir, an’ı yaşa… geride keşkeler kalmasın! Seni çok seviyorum Şule ‘Ablam’ .. çok özlüyorum.. rahat uyu.. saat 20:00 , 30 Kasım 2010 , yine uçaktayım..